28 Aralık 2011 Çarşamba

Dunning-Kruger Sendromu

by Şennur Arslan on Friday, 24 December 2010 at 18:42

 Dunning-Kruger Sendromu (Alıntıdır)

Televizyon izlerken birilerine bakıp da "Ya bu adam bu sığlıkla nasıl buralara kadar gelebilmiş" diye düşündü-ğünüz oldumu hiç?
Ya da işyerinizde sizinle aynı ya da daha üst aşamada bir görevde olan bazıları, sizde büyük bir şaşkınlık uyandırdı mı?; onlara
 bakıp "Bu cahillik, kendini bilmezlik nasıl fark edilmez?" diye iç geçirdiniz mi?

Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD'li bu hissi çok yaşamış olacak ki, iki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya attı:
" Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:
Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır."


.         Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
·         Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimin-dedir.
·         Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
·         Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.

Bitmedi...

Cornell Üniversitesi'ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik "Nasıl geçti?" sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi...

Soruların yüzde 10'una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onların "testin yüzde 60'ına doğru yanıt verdiklerini" düşündükleri; hatta "iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıktı.

Soruların yüzde 90'ından fazlasını doğru yanıtlayan-lar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70' ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı.

Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu'nun metni yazıldı:

“İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!
Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur.

‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.

Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler…

Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler... Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar..."


N'olur fazla mütevazi olmayın!...

"Siz de çevrenize şöyle bir bakın" diyeceğim ama eminim bu satırları okurken bile aklınızdan bir dolu yüz, bir dolu isim geçti...

Bence Dunning ile Kruger'in, bu çalışmalarıyla 2000'de, Nobel yerine Harvard Üniversitesi'nin Ig Nobel'ini alma nedeni "cahil olmamalarıydı".


Gönlümün nobelini bu ikiliye vererek yazımı Bertrand Russel'in bir sözüyle bitiriyorum:

Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”

21 Eylül 2011 Çarşamba

Yalnızlaşma

Kac kisiydik
Ama tek kalp taşırdık
Bu ne kalabalık zenginlikti
Şimdi herkes kendi kalbini tasiyor
Bu ne güçlü ve kisilikli yalnızlik ...

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Babalar Günü

Asaleti duruşundan,
Sevgiyi gözlerinden,
Bilgiyi sözlerinden,
İyi insan olabilmeyi yüreğinden
Öğrendim.
Özlemi senden ayrı kalınca,
Huzuru göğsüne yatınca,
Yalnızlığı sen yanımda olmayınca,
Güveni her tehlikeli anıma sen koşunca
Hissettim.
Ağlamayı bana daima açık omzundan
Sevebilmeyi o sonsuz Kalbinden
Fedakarlığı ellerinin nasırından
Öğrendim.
Seni Seviyorum Babacım Babalar günün kutlu olsun...
Emlik Kuzun ...
Ş.A. (2007)

9 Ağustos 2011 Salı

KALICILIK

Yazmak, mecburiyettir
Hazzını bir an olsun yaşamışlar için...
Harflerle güler, kelimelerle ağlar, cümlelerle dertleşirsin.
Her türlü rolü oynarsın yazarken
Bazen de yazdıklarını oynarlar, söylerler.
Beynindeki düşünceler kalbindeki duygular,
Birer birer akarken kaleminin ucuna
Kendi sanığın da olursun yargıç da
Bir bebeğin ilk ağlaması bir ölümlünün son nefesi,
İkisi arasındaki bitmeyen hayat kavgaları,
Arzular, yalnızlık, yaşamı anlamlaştırma çabaları...
Hepsinden uzak, hiçbiri için değil.
Giderken...
Yaşamışlığını hissetmek için...

Ş.A.

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Aşk Beklenir mi ki ?

Öğrendim
Aşk yokluğu hissedilir bir şeymiş
Acıyla Hissettirir yokluğunu
Güç gelir kalbe
Alışkanlıklardan vazgeçmek kadar zor
En değerlini kaybetmek kadar acı
Akıl ermezmiş kalbin aklına!
Kalpteki duygular çığlık olup
Beyinde yankılanırmış
Kabul etmek istemese de beyin aşkı
Aşk kendini hep en baştan
Kalpte yaratırmış
Aşk !
İlk seferin ne zamandır bu gönüle?
Ş.A. (2006)

Keşke...

Umut...
Acı çekmek,beklemek,sabretmek,
Doğru yaşamak,yaşatmak...
Nokta kadar menfaate virgül kadar eğilmeden...
Merak...
Geleceğe,yaradılışa,kadere
Mutluluk...
Diploma,evlilik,çocuk
Ve yeni umut...
Yine döngü
Sonu ölüm her döngünün
Sonu hüzün ,sonu acı ,sonu gözyaşı, sonu...
Sonu yok!!
Tek dileğim o sonsuzluğa giderken keşke dememek!!
Ş.A

Filistin'i Duyabiliyor muyuz?

Nesli tükenmekte olan foklar,
İşkence gören ya da öldürülen köpekler
Avlanan hayvanlar yok edilen bitkiler...
Tepkimiz büyük olur değil mi?
Çünkü yaşamaya hakları var .
Peki öldürülen 1.5 milyon insan
Ve öldürüleceği bilinen sayısız
Erkek kadın çocuk...
Neden tepkisiziz?
Nereden gelirse gelsin
Ve kime uygulanırsa uygulansın
Her türlü zulüme hayır diyorsak
Bu zulümlerin en büyüğü değil midir?
Savaş bir yerlerde çocuklara hesap soruyor
Bir yerlerde birileri çaresiz
Annesini babasını evladını savaşa teslim ediyor
Ve bir yerlerde birileri Özgürlük bekliyor
Yapabileceğimiz bir şeyler olmalı !!!
Ş.A. (2009)

Ya-şa-mak

Düşünmeden hissedemezsiniz
Hissetmeden de yazamaz,
İyi bir eser bırakamazsınız dünyaya
Yaşanmışlıklarınız ya da hayalleriniz yoksa.
...
Umutsuzluğa düşmediyseniz
Umut uzakken bile umut dolu gözleri anlatamazsınız
Anlayamazsınız ki anlatabilesiniz.
...
Kazançlarınız ya da kayıplarınız yoksa
Üzülme yada sevinme imkanı da yok
...
Konusmuyorsanız yeterince diğerleriyle
Onların sesi de olamazsınız
...
Tatmadıysanız bu şehrin size verdiği tatları
Şehri de sevemez adına şiirler yazamazsınız
...
Yaşamak için geldiğiniz bu yerde
Yaşayan bir ölüyseniz
Sevemezsiniz tanrınızı da
...
Yaşamak lazım düşünerek, hissederek, severek...
Ş.A.

İkibin 'Ye'di

Yıl 2007
İnanılmaz bir teknolojiye sahibiz
Uzakta değil artık dünyanın diğer ucundaki
Görüşebilmek için... öldürebilmek için...
Yeterli bir kaç zaman dilimi beklememiz
Artık sevgimiz doldurmuyor beyinlerimizi
Kaybediyoruz tüm etik değerlerimizi
Kurulu düzende düzen bozuyor
Sonra sözüm ona düzen kurmaya çalışıyoruz
Artık düşünenler suçlu konuşanlar sessiz
Sevdalar yalan tüm geçmiş uğraşlar ziyan
Vatan uğrunda savaşanlar şehit
Değişen hiç bir şey yok
Yine bir anne vuruyor dizlerine
Yine bir baba vatan sağolsun diyor
İnsanlık uygarlaştığını mı düşünüyor.
Ş.A.

Soru İşareti-?

Buharlaşan duygularımızı geri verir mi gökyüzü?
Kaybettiğimiz saygı bir gün gelir bulur mu bizi?
Unuttuğumuz değerler hatırlatır mı kendilerini?
Ya terkettiğimiz benliğimiz...
Tekrar sahiplenir mi bizi?
Yeni BEN'lerimizden mi sıkıldık?
Yoksa büyüyebilmek için mi bulduk
Kadehlerin dibini?
Son sigaramıza döküldüğünde kahvemiz
bir gece vakti
Ne kadar işlevsiz kaldığımızı görmek mi
can sıkıntımızın nedeni ?
Ya ölüm korkumuz
bilinmezlik mi
Yoksa başka başka korkular mı nedeni?
Hiç düşündünüz mü bu soru işaretlerini?
Ş.A.

Global Yalnızlık

Kalabalık bir dünyadayız ,
Herkes kendi elbisesinin içinde.
Hepimizin hayatı en seslisinden
Gürültüden sağırlaştık.
Gözlerimizde gözlükler renk renk...
Bir gün pembe, bir gün siyah…
Hepsi perdeli gözler için .
Bazen en uzun ömür dilekleri,
Bazen anlamsız yaşamda ölümü anlamlaştırmalar
En büyük derdimiz dertsizlikken
Sahte gerçeğe bu kadar yakınken
Geleceğin ışıltılı karanlığından gözlerimiz kamaşır mı ?
Ş.A.